KOKU ve TAD FIZYOLOJISI - PowerPoint PPT Presentation

1 / 50
About This Presentation
Title:

KOKU ve TAD FIZYOLOJISI

Description:

KOKU ve TAD F ZYOLOJ S Dr. Ercan ZDEM R Giri Koku ve tad, gastrointestinal fonksiyonla yak n i birli i nedeniyle genellikle visseral duyular olarak ... – PowerPoint PPT presentation

Number of Views:64
Avg rating:3.0/5.0
Slides: 51
Provided by: Comp454
Category:
Tags: fizyolojisi | koku | tad | clamp | patch

less

Transcript and Presenter's Notes

Title: KOKU ve TAD FIZYOLOJISI


1
KOKU ve TAD FIZYOLOJISI
  • Dr. Ercan ÖZDEMIR

2
Giris
  • Koku ve tad, gastrointestinal fonksiyonla yakin
    isbirligi nedeniyle genellikle visseral duyular
    olarak siniflandirilirlar
  • Fizyolojik olarak bu iki duyu birbiriyle
    iliskilidir
  • Degisik gidalarin lezzetleri büyük ölçüde
    bunlarin tad ve kokularinin bir karmasidir
  • Sonuç olarak, kiside koku duyusunu baskilayan
    soguk alginligi gibi bir olay varsa besinlerden
    farkli tad alinabilir
  • Koku moleküllerini ayirt etmede hayli egitimli
    olan parfümcüler 5000 degisik çesit koku
    molekülünü, sarap tadicilari ise tad ve aromaya
    dayanan 100den fazla farkli tad bilesenlerini
    ayirt edebiirler

3
Giris
  • Koku ve tad reseptörlerinin her ikisi de burunda
    mukus, agizda salya içinde çözünmüs moleküllerle
    uyarilan kemoseptörlerdir
  • Bu iki duyu anatomik olarak birbirilerinden
    oldukça farklidir
  • Koku reseptörleri uzak çevre reseptörüdür
    (telereseptör) koku yollari talamusta durak
    yapmaz ve koku için neokortikal projeksiyon alani
    bulunmaz
  • Tat yollari beyin sapindan talamusa geçer ve
    agizdan kalkan dokunma ve basinca duyarlilik
    yollari ile birlikte postsentral girusa yansir

4
Reseptör Tipleri
5
KOKU DUYUSU
  • Koku Müköz Membrani
  • Olfaktör reseptörler nazal mukozanin özellesmis
    bir bölümü olan ve sarimsi pigment içeren
    olfaktor müköz membrana yerlesmistir
  • Koku duyusu gelismis hayvanlarda (makrosmatik
    hayvanlar) bu membranla kapli alan genis insan
    gibi mikrosmatik hayvanlarda bu alan küçük ve
    burun boslugunun septuma yakin olan tavaninda 5
    cm2lik bir alani kaplar

6
Koku Müköz Membrani
  • Bu alanda destek hücreleri ve olfaktor reseptör
    nöronlari olusturan nöroblasta benzer ana
    hücreler (projenitör hücreler) bulunur
  • Bu hücrelerin arasina serpistirilmis halde 10-20
    milyon reseptör hücresi vardir
  • Her olfaktör reseptör bir nörondur ve sinir
    sisteminin vücutta dis dünyaya en yakin bulundugu
    yerin olfaktor müköz membran oldugu söylenmektedir

7
Koku Müköz Membrani
  • Bu nöronlar olfaktor çubuklar adi verilen kisa,
    kalin ve uçlari genislemis dendritlere sahiptir.
    Bu çubuklardan çikan siliumlar mukusun yüzeyine
    uzanir
  • Silia yaklasik 2 µm boy ve 0.1 µm çapli
    miyelinsiz uzantilardir. Her reseptör nöronda
    10-20 silia vardir
  • Olfaktor reseptör nöronlarin aksonlari etmoid
    kemigin kribriform plagini deler ve olfaktor
    soganlara girer
  • Olfaktor müköz membran sürekli mukusla örtülüdür.
    Bu mukus, membranin bazal laminasinin hemen
    altinda bulunan Bowman bezleri tarafindan üretilir

8
Koku Müköz Membrani
Transdüksiyon
9
Olfaktör Katmanlar
10
Olfaktor Soganlar ve Koku Yollari
  • Olfaktor soganlarda reseptör aksonlari mitral
    hücrelerin dendritleri arasinda sonlanarak
    olfaktor glomerüller adi verilen karmasik küresel
    sinapslar olustururlar
  • Her glomerülde ortalama 26 000 reseptör
    hücre aksonu konverjans (kavusum) yapar
  • Püsküllü hücrelerle periglomerüler kisa aksonlu
    hücreler glomerüllerin olusumuna katilirlar

11
Koku Yollari
  • Bir sonraki tabakada, mitral ve granül
    hücrelerinin dendritleri yogun resiprok sinapslar
    olusturur
  • Mitral hücrelerin aksonlari intermediyer
    olfaktor stria ve lateral olfaktor stria
    üzerinden olfaktor kortekse gitmek üzere arkaya
    dogru ilerler

12
Koku Yollari
  • Mitral hücre aksonlari olfaktor kortekste
    pramidal hücrelerin apikal dendritlerinde
    sonlanir
  • Olfaktor korteks
  • Anterior olfaktor çekirdek,
  • Priform korteks,
  • Olfaktor tüberkül,
  • Kortikomedial amigdal ve
  • Transisyonel entorinal korteksi kapsar
  • Bu yapilar limbik sistemin parçalaridir

13
Koku Yollari
  • Anterior olfaktor çekirdek karsi taraf olfaktor
    korteksinden gelen girdilerin koordinasyonu ve
    olfaktor belleklerin bir yandan öteki yana
    aktarilmasi ile,
  • Piriform korteks koku ayirdedilmesi (olfaktor
    diskriminasyon) ve muhtemelen kokunun bilinçli
    algilanmasi ile,
  • Amigdaller koku ve uyaranlarina verilen duygusal
    yanitlarla ve
  • Entorinal korteks ise olfaktor belleklerle
    ilgilidir

14
Koku Yollari
  • Olfaktor sogana, olfaktor müköz membrandan gelen
    ekstrinsik girdilere ek olarak beynin diger
    parçalarindan 3 girdi daha ulasmaktadir
  • Merkezi girdilerden bir tanesi diagonal bandin
    (sentrifugal lifler) horizontal ayagina ait
    çekirdekten yukari uzanir
  • Diger girdiler soganin hemen ardindaki
    ipsilateral anterior olfaktor çekirdekten kalkar
  • Olfaktor strialardaki efferent liflerin
    uyarilmasi olfaktor soganlarin elektriksel
    aktivitesini azaltir ve inhibitör etki eder
  • 3. afferent girdi ise anterior kommissura yoluyla
    kontralateral anterior olfaktor çekirdekten kalkar

15
Koku Esigi ve Koku Ayirdedilmesi
  • Belirgin bir anomali sergilemeksizin, koku
    duyarliligi, kisiden kisiye bin kata kadar
    degisebilen farklilik gösterir
  • En çok görülen anomali, belirli bir kokuya karsi
    duyarsizlikla giden ve insanlarda, 1-20
    siklikta görülebilen özgül anosmidir
  • Dogal olarak bu, özgül koku reseptörlerinin
    bulunmamasi ile açiklanir
  • Olfaktor reseptörler sadece olfaktor epitele
    dokunan ve bu epiteli örten ince mukus
    tabakasinda çözünen maddelere yanit verirler
  • Örnegin sarimsaga özgün kokusunu veren metil
    merkaptan havada 500 pg/ Lden daha düsük
    yogunlukta bulunmasi halinde dahi koklanmaktadir
  • Insanlar 2000-4000 farkli kokuyu ayirdedebilme
    özelligine sahiptir

16
Koku Esigi ve Koku Ayirdedilmesi
  • Bir kokunun siddetindeki farklilasmanin
    saptanabilmesi için koku veren maddenin
    yogunlugunda 30 düzeyinde bir degisikligin
    olmalidir
  • Isik siddeti için bu deger 1 dir
  • Kokunun geldigi yön, koku moleküllerinin iki
    burun deligine ulasma zamanlari arasindaki
    farkla belirlenir
  • Koku molekülleri küçük olup 3-4den 18-20ye
    kadar degisen karbon atomu içerirken ayni sayida
    karbon atomu içerip mimarileri farkli olan
    moleküller birbirinden farkli kokulara sahiptir
  • Asiri kokulu maddelerin bir özelligi bagil su ve
    lipidde çözünürlügün yüksek olusudur

17
Sinyal Iletimi
  • Olfaktor sistem yapisal olarak basit bir sistem
    olup birbirinden farkli milyonlarca antijene
    özgül yanitlar üreten bagisiklik sistemine
    benzetilmistir
  • Olfaktor sistemede bu kadar farkli sayida koku
    arasinda ayrim yapabilme yeteneginin olasi bir
    açiklamasi birbirinden farkli çok sayida koku
    reseptörlerinin bulunmasidir
  • Koku reseptörleri yakin tarihlerde tipkilanmis
    olup bunlarin çok sayida gen tarafindan birbirine
    benzer serpantin reseptörlerinin yaptigi genis
    bir ailenin bireyleridir

18
Sinyal Iletimi
  • Bu reseptörler heterotrimerik G proteinlerine
    kenetlenmistir. Patch clamp deneyleri bunlarin
    olfaktor reseptör hücrelerin siliumlari üzerine
    yerlesmis oldugunu göstermistir
  • Gs ile yakin akraba fakat olfaktor sistem için
    bir G proteini olan Golfun koku reseptörlerini
    adenilat siklaza bagladigi gösterilmistir
  • Aktivasyon sonucu olusan cAMP katyon kanallarina
    baglanip bunlari açarak Naun reseptör
    hücrelerine girmesine ve depolarizasyon
    olusturmasina izin vermektedir

19
Sinyal Iletimi
  • Koku reseptörlerinden bazilari adenilat siklaz
    yerine fosfolipaz Cye kenetlenmistir
  • Bunun sonucunda olusan fosfoinositol hidroliz
    ürünleri katyon kanallarini açarsa da bu görüs
    henüz kesinlesmemistir
  • cAMP araciligi ile katyon kanal açilmasini
    tetikleyen, birbirine yakin akraba genis bir
    serpantin koku reseptörleri ailesi bulundugu
    açikça bellidir
  • Koku almaya hizmet eden nöral yollarin da
    kokularin ayirdedilmesinde bir rol oynayabilecegi
    mümkün gözükmektedir

20
Sinyal Iletimi
  • Koku yollarinda belirgin derecede bir inhibitör
    denetim bulunmaktadir
  • Mitral ve granül hücre dendritleri arasindaki
    resiprok sinaptik baglantilar mitral hücre
    çiktisinin inhibitör denetimine aracilik eder
  • Koku korteksinde bir kokuya verilen yanit
    piramidal hücrelerin eksitasyonu olup bunu
    inhibisyon izler
  • Piramidal hücreler daha sonra uzun aksiyon
    kolleteralleri yoluyla kendi kendilerini yeniden
    uyarirlar ve bu durum koku korteksindeki ritmik
    aktivite ve hecmelere olan egilimi açiklayabilir

21
Koku Maddesi Baglayici Proteinler
  • Olfaktör müköz mebranin saglam olmasi halinde
    koku uyarisina karsi esigin düsük olmasina karsin
    patch clamp uygulanan tek bir olfaktör reseptörün
    esigine göre oldukça yüksek olup uzun bir latent
    süreye sahiptir
  • Buna ek olarak lipofilik koku üreten moleküller,
    reseptörlere ulasmak için burunda hidrofilik
    mukusu asmak zorundadirlar
  • Bu saptamalar olfaktör mukusun, koku maddelerini
    yogunlastiran ve bunlari reseptörlere aktaran bir
    veya daha fazla sayida koku madesi baglayici
    protein (OBP) içerebileceginin ileri sürülmesine
    yol açmistir
  • Günümüzde burun boslugu için özgün olan bir 18K
    OBP izole edilmis olup bununla akraba diger
    proteinlerin varligi da mümkündür
  • Bu protein vücutta küçük likofilik moleküller
    tasidigi bilinen diger moleküllerle önemli bir
    benzerlik göstermektedir

22
Cinsiyet ve Bellekle Olan iliski
  • Bir çok hayvan türünde koku ve cinsel islevler
    arasinda yakin bir iliski bulunmakta olup parfüm
    reklamlari insanlarda da benzer bir iliskinin
    bulundugunu gösterir önemli bir kanittir
  • Koku duyusunun erkeklere oranla kadinlarda daha
    güçlü oldugu ve koku duyusunun kadinlarda
    ovülasyon zamani en keskin hale geldigi söylenir
  • Koku ve daha az ölçüde tat, uzun dönemli bellegi
    tetiklemede özgün bir yetenege sahip olup bu
    durum romancilar tarafindan islenmis ve deneyci
    psikologlar tarafindan kaydedilmistir

23
Koklama
  • Burun boslugunda olfaktör reseptörlerinin
    bulundugu bölüm iyi havalandirilamaz
  • Normalde her solunum döngüsünde, girdap
    akimlarinin havanin bir bölümünü olfaktör müköz
    membranin üzerinden geçirmesine karsin bu havanin
    en büyük bölümü konkalar üzerinden düzgün sekilde
    akar
  • Bu girdap akimlarinin olusma nedeni olasilikla
    sicak mukoza yüzeyine soguk havanin çarpmasi ile
    olusan konveksiyondur
  • Olfaktör reseptörlerin bulundugu bölgeye ulasan
    havanin miktari koklama olayi ile büyük ölçüde
    artirilir ve bu eylem hava akisini yukari dogru
    yönlendirmek üzere burun delikleri alt
    bölümlerinin septum üzerine dogru kasilmasini
    içerir
  • Koklama genellikle yeni bir kokunun dikkat
    çekmesi halinde görülen yari refkleks bir
    yanittir

24
Burunda Agri Liflerinin Rolü
  • Olfaktör müköz membranda çok sayida trigeminal
    agri lifinin çiplak uçlari bulunur
  • Bunlar tahris edici maddelerle uyarilirlar ve
    tahris edici, trigeminal üzerinden giden yapitasi
    nane, mentol ve klor gibi maddelerin tipik
    kokularinin bir bölümünü olusturur
  • Bu çiplak uçlar nazal irritanlara karsi hapsirma,
    göz yasarmasi, solunum inhibisyonu ve diger
    refleks yanitlarin baslatilmasindan da sorumludur

25
Uyum (Adaptasyon)
  • Bir kokuya, bu koku ne kadar kötü olursa olsun
    uzun süre maruz kalan bir kiside koku algilamanin
    giderek azaldigi ve en sonunda ortadan kalktigi
    görülür
  • Bazen yararli olan bu fenomen olfaktor sistemde
    görülen ve merkezi kaynakli olan oldukça hizli
    uyum olayina baglidir
  • Olay koklanmakta olan özgün koku için özel olup
    diger kokulara ait esikler degismez

26
Anomaliler
  • Koku anomalileri arasinda
  • Anosmi (koku duyusunun yoklugu),
  • Hiposmi (koku duyarliliginin azalmasi) ve
  • Disosmi (koku duyusunun çarpilmasi) bulunmaktadir
  • Kakosmi denen hos olmayan koku halusinasyonlari
    da epileptik nöbetler sonucu gelisebilir
  • Insanda düzinelerce birbirinden farkli anosmiler
    saptanmis olup olasilikla bunlar her olguda koku
    reseptör ailesinin çok sayidaki üyesinden bir
    tanesinin yoklugu veya fonksiyonunun çarpilmis
    olmasina baglidir
  • Yasin ilerlemesiyle koku esigi yükselir ve 80
    yasini asmis insanlarin 75inden fazlasinda
    kokulari tanima yeteneginde bozulma görülür

27
TAD DUYUSU
28
TAD RESEPTÖR ORGANLARI VE YOLLARI
  • Tad Goncalari
  • Tadin duyu organlari olan tad goncalari 50-70 µm
    boyutta oval cisimciklerdir
  • Her tad goncasi 4 tip hücreden kurulu olup
    bunlar bazal hücreler süstentaküler hücreler
    olan tip 1 ve tip 2 hücreler ve duyusal sinir
    lifleri ile sinaptik baglantilar yapan tad
    reseptör hücreleri olan tip 3 hücreleridir
  • Tip 1, 2 ve 3 hücrelerde mikrovilluslar
    bulunmakta olup bunlar dil epitelindeki bir delik
    olan tad poruna dogru uzanir

29
Tad Goncalari
  • Hücrelerin tümünün boyun kisimlari çevrelerindeki
    epitel hücrelerine siki kavsaklarla baglanmis
    oldugundan tad reseptör hücrelerinin sivilarla
    karsilasan tek bölgesi mikrovilluslarin apikal
    taç kismidir
  • Her tad goncasi yaklasik 50 sinir lifi tarafindan
    innerve edilir
  • Her sinir lifi ise ortalama 5 tad goncasindan
    gelen girdileri almaktadir
  • Bazal hücreler tad goncasini kusatan epitel
    hücrelerinden dogarlar
  • Bunlar yeni reseptör hücrelerine farklilasir ve
    eski reseptör hücreleri yaklasik 10 günlük bir
    yari ömre sahip olacak sekilde sürekli yenilenir

30
Tad Goncalari
  • Duyu siniri kesilecek olursa bunun innerve ettigi
    tad goncasi dejenere olur ve en sonunda ortadan
    kalkar
  • Bununla beraber sinir rejenere olursa buna komsu
    hücreler yeni tad goncalari halinde yeniden
    örtülenir
  • Insanlarda tad goncalari küçük dil, damak ve
    farinks ile dildeki fungiform ve vallat
    papillalarin duvarina yerlesmistir
  • Fungiform papillalar dil ucunda en büyük sayida
    bulunan yuvarlak yapilarken vallat papillalar dil
    kökünde V harfi seklinde düzenlenmis çok
    belirgin yapilardir

31
Tat Goncalari
32
Tad Goncalari
  • Her fungiform papillada bese kadar tad goncasi
    bulunmakta olup bunlar genelde papillanin
    tepesine yerlesir
  • Daha büyük vallat papillalarin her biri 100
    taneye kadar tad goncasi içermekte olup bunlar
    genelde papillalarin kenarlarina yerlesmistir
  • Dil sirtini örten küçük koni seklinde olan
    filiform papillalar genelde tad goncasi içermez
  • Toplam 10 000 kadar tad goncasi bulunmaktadir

33
Tad Reseptörleri
Tongue
Microvilli
Papillae withTaste Buds
Taste Pore
ReceptorCells
SupportingCells
A Taste Bud
34
Tad Yollari
  • Dilin ön 2/3teki tad goncalarindan gelen duyusal
    sinir lifleri n. fasialisin korda timpani dali
    içinde giderken dilin arka 1/3den kalkan lifler
    beyin sapina n. glossofaringealis içinde ulasir
  • Dil disindaki diger alanlardan gelen lifler beyin
    sapina n. vagus içinde ulasirlar
  • Her iki yanda, bu üç sinir içinde gelen miyelinli
    fakat nisbeten yavas iletim yapan tad lifleri
    traktus solitarius çekirdegine girmek üzere
    medulla oblangatada birlesirler

35
Tad Yollari
  • Bu lifler burada ikinci nöronlarla sinaps yapar
    ve bunlarin aksonlari orta hatti çaprazladiktan
    sonra medial lemniskusta birbirleriyle birlesip
    talamusun özgül duyusal durak çekirdeklerinde
    dokunma, agri ve sicakliga duyarli liflerle
    beraber sonlanir
  • Bu çekirdeklerde durak yapan impulslar daha sonra
    serebral kortekste postsentral girusun ayak
    bölümünde bulunan tad yansima alanina giderler
  • Tadin ayri bir kortikal yansima alani yoksa da
    postsentral girusun yüzden gelen deri duyularina
    hizmet eden bölümünde de temsil edilmektedir

36
Temel Tad Sekilleri
  • Insanlarda tatli, eksi, aci ve tuzlu olmak üzere
    4 temel tad bulunur
  • Aci maddeler dil kökünde tadilirken eksi dilin
    kenari boyunca tatli dil ucunda ve tuzlu dil
    sirtinin ön kisminda tadilir
  • Eksi ve aci tad damakta da alinmakta olup bu
    bölgede tatli ve tuzluya da bir miktar duyarlilik
    gösterir
  • Farinks ve epiglot bu 4 duyu modalitesinin tümünü
    alabilmektedir
  • Farkli bölgelerde bulunan tad goncalari
    histolojik farklilasma göstermez fakat
    hayvanlarda tek tek tad goncalarindan gelen sinir
    liflerinin elektriksel aktivitelerinin
    kayidedilmesi ile fizyolojik farklilasmanin
    bulundugu gösterilmistir
  • Bu çalismalar bazi tad goncalarinin aci
    uyaranlara en iyi yaniti verirken digerlerinin en
    iyi sekilde tuzlu, tatli veya eksi uyaranlara
    yanit verdigini gösterir

37
Reseptörün Uyarilmasi
  • Tad reseptör hücreleri içinde yer aldiklari agiz
    sivilarinda çözünmüs maddelere yanit veren
    kemoreseptörlerdir
  • Bu maddeler tad porunda karsilastiklari
    mikrovilluslara etki yaparak reseptör
    hücrelerinde jeneratör potansiyelleri uyandirir
    ve bu potansiyeller de duyu nöronlarinda aksiyon
    potansiyelleri olusturur
  • Çözeltideki moleküllerin jeneratör potansiyelleri
    olusturmada kullandigi yol tad modalitelerinin
    birinden digerine degisiklik gösterir
  • Tuzlu uyarilar için Naun pasif, kapilanmamis
    apikal kanallardan hücre içine akisi ile tuz
    reseptör hücrelerini depolarize etmektedir
  • Zira Na kanal blokörü bir diüretik olan
    amiloridin insanda dile direkt uygulanmasi tuz
    tadini alma yetenegini ortadan kaldirir

38
Reseptörün Uyarilmasi
  • Eksi tad veren asitler ise muhtemelen H ile
    apikal K kanallarini bloke ederek reseptör
    hücrelerini depolarize ederler
  • Tatli duyusu veren maddeler zar reseptörlerine
    baglaniyor ve Gs yolu ile adenilat siklazi aktive
    ederek bunun sonucu hücre içi cAMPde bir artisa
    neden oluyor gibi gözükmektedir
  • cAMP, tad hücrelerinin bazolateral zarlari
    üzerindeki K kanallarini fosforile ederek K
    iletkenligini azaltmak üzere protein kinaz A
    yoluyla etki yapmaktadir

39
Reseptörün Uyarilmasi
  • Aci tad veren maddeler farkli türde etki yapiyor
    gibidir
  • Digerlerinden farkli olarak aci maddeler patch
    clamp preperatlarda akim akisini artirmakta ve
    bunlar olasilikla, endoplazmik retikulumda C
    salinmasini tetiklemek üzere G proteini ile
    kenetlenmis reseptörler ve fosfolipaz C yoluyla
    etki yapmaktadir
  • Bu yakinlarda a-gusdusin adi verilmis yeni bir G
    protein a-altbirimi izole edilmis ve bunun tad
    goncalarinda bulundugu gösterilmistir

40
Reseptörün Uyarilmasi
  • Bu madde transdusinlere benzemektedir
  • Tad olusturan molekülleri baglayan bir protein
    yakinlarda tipkilanmistir
  • Bu protein vallat papillalar etrafindaki yariga
    mukus salgilayan Ebner bezleri tarafindan
    üretilmekte olup muhtemel fonksiyonu, OBPye
    benzer bir
  • yogunlastirma ve tasimadir

41
Tad Esigi ve Siddet Ayrimi
  • Insanlarda tad siddetindeki farki ayirdedebilme
    yetenegi tipki koku siddetinin ayirdedilmesinde
    oldugu gibi nisbeten kabadir
  • Tad siddetinde bir degisiklik oldugunu
    farkedilebilmesinden önce tadilan maddenin
    yogunlugunda 30 degisiklik olmasi gerekir
  • Tad goncalarinin yanit verdigi maddelerin esik
    yogunluklari söz konusu maddeye bagimli olarak
    degisiklik gösterir

42
Temel Tad Duyularini Uyandiran Maddeler
  • Asitler eksi tadilir. Reseptörü uyaran sey asidin
    anyonundan çok H dur
  • Herhangi bir asit için eksilik genelde H
    yogunlugu ile orantili iken organik asitler
    çogunlukla ayni H yogunluktaki mineral
    asitlerden daha eksi olarak algilanir
  • Bu durumun muhtemel nedeni bu asitlerin hücrelere
    mineral asitlerden daha hizli sizmalaridir

43
Temel Tad Duyularini Uyandiran Maddeler
  • Tuzlu tad Na tarafindan olusturulur
  • Bununla beraber NaCl, Na asetat veya
    Na-glukonatlar daha tuzlu olup olayin muhtemel
    nedeni Na, hücrelerin bazalinde Na-K ATPaz
    ile disari pompalanirken daha küçük Cl-
    iyonlarinin reseptör hücrelerinin çevresini saran
    siki kavsaklara daha iyi sizmasi ve reseptör
    hücre hiperpolarizasyonunu sinirlamsidir
  • Bazi organik bilesikler de tuzlu tad verirler
    örnegin liziltaurin ve ornitiltaurin dipeptidleri
    tuzlu tadda olup agirlik olarak liziltaurin
    NaClden çok daha fazla güçlüdür

44
Temel Tad Duyularini Uyandiran Maddeler
  • Aci tadi analiz için genelde kullanilmis olan
    madde kinin sülfattir
  • Bu bilesik 8 µmol/L yogunlukta farkedilirken
    striknin hidroklorürün esigi daha düsüktür
  • Diger organik bilesikler özellikle morfin,
    nikotin, kafein ve üre aci tad verirler
  • Magnezyum, amonyum ve kalsiyumun inorganik
    tuzlari da acidir
  • Bu tad katyona bagimli oldugundan aci tad veren
    maddelerin molekül çatilari arasinda herhangi bir
    belirgin ortak özellik bulunmaz

45
Temel Tad Duyularini Uyandiran Maddeler
  • Tatli maddelerin çogu organiktir
  • Sükroz, maltoz, laktoz ve glukoz bunlarin en iyi
    bilinen örnekleri ise de polisakkaritler,
    gliserol, bazi alkol ve ketonlar ve kloroform,
    berilyum tuzlari ve aspartik asitin çesitli
    amidleri gibi bir grup bilesik de tatli taddadir
  • Sakkarin ve aspartam gibi yapay tadlandiricilar
    diyet uygulamasinda tadlandirici ajan olarak
    kullanilirlar
  • Bu maddelerin çok küçük miktarlari bile
    tatlandirmak için yeterlidir
  • Kursun tuzlari da tatlidirlar

46
Lezzet
  • Agizlarinin tadini bilen kisiler tarafindan
    aranan hemen hemen sonsuz türde tadlarin büyük
    bölümü 4 temel taddan üretilir
  • Bazi durumlarda arzu edilen bir tad agri
    uyarisina ait bir eleman da (örnegin
    acisalçalar) içerir
  • Buna ek olarak gida tarafindan olusturulan genel
    duyguda koku önemli bir rol oynarken gidalarin
    kivami ve sicakligi da bunlarin lezzetine katkida
    bulunur

47
Degiskenlik ve Ard-Etkiler
  • 4 temel tad goncasinin dagiliminda çesitli türler
    ile ayni türün bireyleri arasinda önemli
    degiskenlik görülür
  • Insanlarda ilginç bir degiskenlik
    feniltiokarbamit (PTC) tadini alma yeteneginde
    gözlenir
  • Seyreltik çözelti halinde iken PTC beyaz irkin
    yaklasik 70de eksi tad verirken geri kalan 30
    için tadsizdir
  • PTC tadinin alinmamasi otozomal çekinik karekter
    halinde katilir
  • Bu özelligin analizi insan genetik çalismalarinda
    oldukça deger tasir

48
Degiskenlik ve Ard-Etkiler
  • Tad görsel ard-hayaller ve kontrastlara bir
    ölçüde benzeyen ard-reaksiyonlar ve kontrast
    fenomenleri de digerleri gerçek merkezi
    fenomenler olabilirler
  • Bunlarin bir kismi kimyasal oyunlar ise de
    digerleri gerçek merkezi fenomenler olabilirler
  • Bir bitkide, tad degistirici bir protein olan
    mirakülin kesfedilmis olup dile uygulanan bu
    madde asitleri tatli hale getirir
  • Insan dahil bütün hayvanlar yenilen gidayi bir
    hastalik izlemisse yeni gidalara karsi çok güçlü
    kaçinma reaksiyonu gelistirirler
  • Zehirlenmeden korunma açisindan bu tür bir
    kaçinmanin hayatta kalma yönünden degeri çok
    belirgindir
  • Bu tür bir ögrenme o kadar kolay saglanmaktadir
    ki bazi arastirmacilar bu duruma klasik ögrenme
    kurallarina karsi çikislarinda kanit olarak
    kullanirlar

49
Anomaliler
  • Tad anomalileri arasinda agosia (tad duyusu
    yoklugu), hipogosia (tad duyarliliginda azalma)
    ve disgosia (tad duyusu bozuklugu) bulunur
  • Çesitli bir çok hastalik hipogosiaya neden
    olabilir
  • Sülfidril gruplari içeren kaptopril ve
    penisilamin gibi ilaçlar tad duyusunda geçici
    kayba neden olurlar
  • Sülfidril bilesiklerin bu etkisinin nedeni
    bilinmemektedir

50
Tesekkürler
Write a Comment
User Comments (0)
About PowerShow.com